1926 yılında Agatha Cristie; hem kişisel hayatının bir bölümde hem de yazmakta krizler yaşamaktadır. Bu da genç Agatha'nın gerçek hayatta bir cinayeti çözme kararı vermesine neden olur.
Agatha and the Truth of Murder Filminin Bilgileri
Agatha and the Truth of Murder Filmini Sevenlere Öneriler
Arama Sonuçları
Florance Nightingale'in ölümü ve bu ölüm ile Agatha Cristie'nin kayıp olduğu ve nereye gittiği bilinmeyen 11 günün kurgusal olarak birleştirmeye çalışılmış olduğu dönem filmi. Nightingale'nin ölüm nedeninin cinayet olduğu doğru değil. Cristie'nin de o 11 günde ne yaptığı ne şirketi ne de yakınları tarafından açıklanmış değil. Olan ise yukarıda yazdığı gibi kurgusal bir film. Oyuncular tanınmamış, fakat iyi oynayan İngiliz oyuncular. Tempo sorunu var. Film daha çok Cristie romanlarında gördüğümüz Hercule Poirot'un tercih ettiği ve son sekansta cinayet zanlılarının bir salonda toplandığı ve caninin açıklandığı bir sekansla sonlanıyor. Film Cristie'nin özel hayatına da ışık tutuyor. Bir kızı var ve eşi onu genç bir kadın için boşamak istiyor. Kocasına karşı tutunduğu tavır adamı haklı gösterecek şekilde. Fakat ona rağmen boşanmak da istemiyor. Cristie, Nightingale'nin hemşire bir arkadaşı tarafından cinayetinin çözümü için yardım istemesi ile olaya dahil oluyor. Nightingale'nin hukuk temsilcisi kılığında tüm zanlıları cinayeti işleyen kişiyi tespit edebilmek için bir malikanede düzmece bir nedenle topluyor. O arada bir cinayet de işleniyor. Neticede polis işe karışıyor. Bu arada Cristie'nin kaybolması ülke gündemine oturuyor. Sonunda cinayeti işleyen anne ve eski rahip oğlu Cristie'ye itiraf ediyorlar. Fakat itiraf dışında bir delilleri olmayınca malikanede işlenilen cinayet anne-oğulun üzerine yıkılarak adalet sağlanmış oluyor. Bu nasıl perhiz, bu nasıl lahana turşusu? Böyle adalet olur mu? Malikanede öldürülen adam karısı ve kızına şiddet uyguluyormuş. Kızı da onu "haklı olarak" öldürmüş. Bu kızı haklı çıkarır mı? Olayı başka bir cinayet zanlısının üzerine yalancı şahitlerle yıkarak adalet sağlanır mı? Böylesi basit bir film için ahlaki değerlendirmeler yapmak da gereksiz. Bu sonuç Cristie'nin yazarlığına, zekasına hakarettir. Filmde arada Sherlock Holmes'ın yazarı Arthur Conan Doyle'a da bir kaç atıf yapılmış. Birisi Cristie'ye kendi romanlarını değerlendiriyor. R.L.Stevenson'dan kötü, Conan Doyle'dan iyi diyor. Lakin eğer filmdeki Cristie ise kusura bakmayın. Conan Doyle çok daha zeki birisi. Fakat gerçeğe dönersek Sherlock Holmes ile Hercule Piorot'un aynı sahneyi paylaştığı bir film hiç de fena olmazdı. Her ikisini de okudum ve okuyorum. Kıyaslamaya gerek yok. İkisi de iyi. Onlara Ahmet Ümit'i de eklerim. Filmi içinde Cristie geçti diye izleyenler olabilir. Onlar da benim gibi memnun olmamıştır. Bir cinayeti aydınlatma yerine Cristie'nin hayatında bir karar verme anını anlatıyor gibi. Romanları eskisi gibi rağbet görmeyen, bunun için çıkış ararken kocasının kendisini boşamak istediği bir yazarın hayatının dönüm noktası daha doğru olur. Cinayet vakası sayesinde hayatına bir düzen vermeyi başarmıştır yazarımız. Film çok iyi değil. İzlenecek daha iyi filmler var. Lakin dönem filmlerini seven, Cristie'yi de merak edenler izleyebilir. Onlar bile mutlu olmayacaktır.